Son günlerde ülkemizi etkileyen büyük bir deprem felaketi, sadece insanların yaşamında değil, şehirlerdeki günlük yaşam akışında da önemli değişiklikler meydana getirdi. Depremin ardından meydana gelen trafik yoğunluğu, resmi rakamlara göre yüzde 56 oranında bir artış gösterdi. Peki, bu ani ve dramatik artışın arkasındaki sebepler neler? Şehir hayatının her alanında etkisini hissettiren depremin, ulaşım sistemine olan etkilerini daha detaylı bir şekilde inceleyecek olursak, birçok faktör ön plana çıkıyor.
Deprem anında, çoğu insan panik halinde güvenli alanlara yöneliyor. Bu durum, özellikle büyük şehirlerde aniden trafikte yoğun bir artışa neden oluyor. Daha fazla insanın acil çıkış yollarına yönelmesi ve evlerden dışarı çıkması, araç trafiğini hızla artıran bir unsurdur. Depremden sonra, insanların kendi güvenliği için huzurlu ve güvenilir bir yer arayışına girdiği açık. Özellikle okul, iş yeri ya da alışveriş merkezleri gibi yoğun alanlara ulaşmaya çalışmaları, trafiğin hızla yoğunlaşmasına neden oldu.
Bir diğer önemli etken ise, alternatif ulaşım yöntemlerinin yetersizliği. Deprem sonrası toplu taşıma sistemlerinde yaşanan aksaklıklar, özel araç kullanımı oranını artırmış durumda. Otobüs, metro gibi toplu taşıma araçlarının seferleri ve çalışmasında yaşanan sorunlar, insanların araçlarıyla yola çıkmasına sebep oluyor. Bu da binaların hasar görmüş olmasından kaynaklı insanların evlerini terk etme durumunun yanı sıra, birçok kişinin toplu taşıma araçlarını kullanmak istememesiyle birleşince, trafiğin daha da yoğunlaşmasına yol açıyor.
Bunların yanı sıra, deprem sonrası iş yerlerinde, okullarda ve diğer birçok mekanda tatil uygulamaları da süregelen trafik sıkışıklığının artmasında etkili oldu. İş yerleri kapanırken, hızlı bir şekilde dükkanları kapatan esnaflar da iş yerlerinden dönerken, şehir yollarında yoğun bir yığılmaya neden oldu. Sosyal normale dönüş süreci, şehir hayatında birçok kişinin bir araya gelmesini ve topluca hareket etmesini zorunlu kılıyor. Bu ihtiyaç, ulaşım yollarında kalabalığı artıran başka bir sebep daha ekliyor.
Ülkemizdeki çoğu büyük şehirde, trafik altyapısı için yeterli düzenlemeler yapılmamış olması da yaşanan bu sorunların bir diğer önemli nedenidir. Yoğun bir nüfusa sahip olan şehirlerde, yolların ve köprülerin düzenli olarak bakıma alınmaması ve değiştirilmemesi uzun vadede daha fazla trafik sıkışıklığına neden oluyor. Depremler, yıkıcı sonuçlarıyla birlikte, şehirlere yönelik alt yapı eksikliklerinin daha acil bir şekilde çözülmesi gerektiğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Sonuç olarak, deprem sonrası yaşanan trafik yoğunluğu sadece anlık bir durum değil, aynı zamanda şehirlerin ulaşım sorunlarını da derinlemesine ortaya koyuyor. Güvenli alan arayışı, alternatif ulaşım araçlarının sınırlı olması ve altyapı sorunları, bu durumu tetikleyen başlıca unsurlar arasında yer alıyor. Ulaşım sistemlerinin yeniden ele alınması ve geleceğe yönelik planlamaların yapılması, benzer felaketlerde bu tür sorunların yaşanmaması adına hayati bir önem taşıyor. Bu noktada, şehir yönetimlerinin ve ilgili otoritelerin, modern ve sürdürülebilir ulaşım sistemleri üzerinde daha fazla durması gerekecek.